Anne sayfasında anne ve bebek sağlığı, bebek gelişimi ve bebekler hakkında aradığnıız tüm bilgileri bulabilirsiniz.
RSS

21 Aralık 2011 Çarşamba

Anne sütünün önemi ve bebek dostu hastane kavramı


Anne sütü ile beslemenin desteklendiği, uygulandığı, bu konuda yoğun bir çabanın gösterildiği tüm sağlık kuruluşları ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından Bebek Dostu Hastaneler olarak nitelendirilmektedir. Bir hastanenin Bebek Dostu niteliğini kazanması için şu özelliklerin olması gereklidir:

Devamını Oku!

Read Comments

Bebek havalesi ve yapılması gerekenler

Diş çıkarma sırasında ve yüksek ateşle seyreden infeksiyon hastalıkları sırasında görülür. Ateş 39-40 dereceye kadar yükselir. Şu bulgular tespit edilir.

Bebeğin şuuru kaybolur, uyaranlara cevap vermez.
Çene, kol ve bacak kasları kasılır.
Gözler arkaya doğru kayar yada şaşılık olur.
Refleksler kaybolur.
Ağız köpürür.
Yüz solgundur.
Solunum kesik kesik ve dudaklarda hafif morarma vardır.
Bu hal aileyi oldukça üzen ve dehşete düşüren bir tablodur. Süratle müdahale edilerek bebeğin rahatlatılmasına çalışır. Bunun için :

Bebeğin üzerindeki giysiler çıkarılarak üzeri soğuk su ile ıslatılmış bezlerle sarılır.
Yarı yarıya sulandırılmış alkol ile vücut silinerek ateşin düşürülmesine çalışılır.
Kol ve bacaklar yukarı doğru kaldırılarak beyine daha fazla kanın gitmesi sağlanır.
Hastanın etrafındaki kalabalık dağıtılır, kapı ve pencereler açılarak rahat nefes alıp vermesi sağlanır.
Hastanın ateşi düştükten sonra kasılmalar geçer, şuur açılır. Hastanın bir doktora götürülerek muayene ve tedavisi temin edilir.
Devamını Oku!

Read Comments

Yenidoğan bebek ile ilgili merak edilenler

Yenidoğan bebeklerin, yaşamdaki ilk günleri, anneler için yaşamlarının en mutlu ancak bir o kadar da en zor günleridir. Bebekte görülen en küçük bir değişiklik dahi, anneyi korkutur, endişelendirir. Yenidoğan bebeklerde sıkça karşılaşılan bazı durumlar vardır. Bu durumlarla ilgili olarak doktorlar, anne ve babalara şu bilgileri veriyor:

Bebekte kırmızı döküntüler var: Yenidoğan bebeğin hayattaki ilk haftasında, özellikle ilk iki günde vücudunda ortası beyaz kırmızı benekler şeklinde bir döküntü görülebilir. Toksik eritem denilen bu döküntü tamamen masumdur ve tedavi gerektirmeden geçer. Ancak bebeklerde farklı döküntüler de olabilir, bunların ayırımını bebek doktoru yapmalıdır
Bebeğin göğsünde şişlik var: Yenidoğan bir bebekte anneden geçen hormonlara bağlı olarak bazı özellikler görülebilir. Bunlardan biri meme dokusundaki şiş görünümdür. Herhangi bir zararı yoktur ve kendiliğinden geçecektir. Ancak dağılsın diye ovmak, masaj yapmak çok tehlikelidir, abse oluşumuna neden olabilir. Yine aynı şekilde annenin hormonlarının etkisiyle kız bebeklerde vajinal akıntı hatta kanama görülebilir, bazen göğüslerden süte benzer bir salgı gelebilir. Bunların hiçbiri için endişelenmeye gerek yoktur. Zira tamamen normal bulgulardır. Bebeğin sırtında ve kalçasında morluk var: Mongol lekesi adı verilen bu lekeler de tamamen normaldir ve zamanla kaybolacaktır. Bebek sık sık sıçrıyor, irkiliyor: Bebeklerde ilk 6 ayda irkilme (Moro) refleksi denilen normal bir refleks var. Ani bir ses veya pozisyon değişikliğinde bebeğiniz irkilecek, kollarını açarak tepki verecek. Bu, olması gereken normal bir reflekstir ve 6 ay içinde kaybolacaktır. Bebeğin yeterince emdiği, doyduğu nasıl anlaşılır: Bunu anlamanın en doğru yolu rutin kontrollerde yeterince kilo almasıdır. Ancak ilk aydaki artışı değerlendirirken, ilk 15 gün önce biraz kayıp olacağı, yaklaşık 15 günde doğum kilosuna geri geleceği ve bundan itibaren kilo alacağı unutulmamalı. Doktor muayenesine gitmeden öncesinde ise eğer bebeğiniz günde 8-10 defa bezini ıslatıyorsa, 2-4 defa kakasını yapıyorsa ve emzirme sonrası mutlu görünüyorsa doyduğunu anlayabilirsiniz.

Devamını Oku!

Read Comments

Sarılıkta risk ve sarılık tedavisi

Bilirubin düzeyi 20 miligramın üzerinde 24-48 saat geçecek olursa bebekte beyinde bilurubin birikmesine bağlı Kern İkterus denilen nörolojik hasar meydana gelir. Bu ne yazık ki kalıcı bir hasardır, zeka geriliği ile seyreder. Sarılığın tedavisinde çeşitli yöntemler var. Öncelikle bilrubin seviyesinin günlük takibi tedavinin ana prensibi. Bebeğin aç ve susuz bırakılması önlenmeli. Özellikle sezaryenle doğumlarda anne sütünün gelmesi 24 -48 saati bulabilir. Bu gibi durumlarda bebek uygun bir mama ile desteklenmeli. Tedavide 2.basamak Fototerapi"dir. Bu çok kolay uygulanan bir tedavi yöntemi. Tedavinin 3.basamağı Kan Değişimi"dir. Hem zor hem de riskli bir tedavi şeklidir. Bu nedenle kan değişim sınırına gelmeden bebeğin takibe alınması ve fototerapi uygulanması gerekir. Fototerapiden sonra bilurubin düzeyi normale düşer. Ancak hastaneden çıktıktan sonra tekrar bilurubinde yükselme görülebilir. Aileler bu konuda uyarılmalı birkaç kez daha bilurubin kontrolüne çağrılmalıdır.
15 günden sonra hala bilurubin düzeyinin 10.5 miligramın üzerinde seyretmesine uzamış sarılık denir. Bunun nedenleri arasında en çok görülen anne sütüne bağlı sarılıktır. Uzamış sarılıkta ilk tedavi seçeneği anne sütünün 4-5 gün süre ile kesilmesidir. Eğer bilurubin düzeyinde düşme olmazsa diğer uzamış sarılık nedenleri gözden geçirilmelidir.

Devamını Oku!

Read Comments

Ateş nasıl düşürülür?

Bebeğiniz veya çocuğunuz ateşli ise öncelikle sakin olun. Öncelikle ateşli bebeğin bulunduğu ortamın ısısı 20 derece civarında olmalı. Çocuğun üzerindeki giysileri çıkarın. Ateşin hızlı yükseldiği veya çok yüksek olduğu durumlarda eller-ayaklar çok soğuyabilir; bu vücudun bir savunma mekanizmasıdır. Beyin, böbrek gibi hayati organlara daha fazla kan pompalayabilmek için hayati olmayan organlarda küçük damarlarda damar büzüşmesi yaşandığı için bu durum meydana gelir. Ellerin ve ayakların soğumasını, çocuğun titremeye başlamasını aile üşüme olarak algılayıp çocuğu örtmeye kalkışabilir. Bu yanlış uygulama ateşin daha da yükselmesine sebep olur. Bu da tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Yüksek ateşte vücut daha fazla sıvıya gereksinim duyduğundan bebeğe ya da çocuğa bol sıvı verilmelidir. Verilecek sıvı çok sıcak veya çok soğuk olmasın. Ilık suyla (29-32 C) banyo yaptırmak da iyi bir ateş düşürme yöntemidir. Bu esnada çocuk 1-2 dakika duş altında tutulup 1-2 dakika da su dışında örtülmeden tutulmalı, sonra tekrar duş aldırılmalıdır. Böylece buharlaşma sağlandığı için daha etkili olur.

Devamını Oku!

Read Comments

30 Eylül 2011 Cuma

Bebeklerde d vitamini


Kemik yapım ve yıkım olaylarında kalsiyumun rolü çoktur. Zira kemik yapım maddesidir. Kalsiyumun vücudumuzdaki dengesini sağlayan vitamin ise d vitaminidir. Kalsiyumun emilimi ve böbreklerden atılmasında etkisi çok olan d vitamini eksikliği durumunda kemik hastalıkları ortaya çıkar. Buna çocukta raşitizm erişkinlerde ise osteomalazi yani kemik yumuşaması denir.

D vitamini eksikliğindekalsiyumun emilimi azalır çünkü ince barsaklardan kalsiyum emilimi d vitamini yardımı ile olur.

D vitaminisentezlenmesinde güneş ışığı gerekir. Besinlerde balık yağı ve yumurta sarısında bol oranda kolekalsiferol maddesi bulunur. Her şeyin olduğu gibi d vitaminin de fazlası toksik etki gösterir. D vitamini eksikliğinde kemik erimesi veya kemik dengesizlikleri yanında diş ve diş eti hastalıkları da oluşabilir.

Bebeklerde d vitamini kemik gelişimi bozuklukları ve buna bağlı olarak büyüme gelişme eksikliği yanında d vitamini eksikliği aynı zamanda zihinsel gelişimi de bozar ve zeka geriliğine de neden olabilir.


Devamını Oku!

Read Comments

3 Haziran 2011 Cuma

Depresyon belirtileri

Depresyon ve belirtileri Depresyon çağımızın olağan bir hastalığı.depresyon, depresyon belirtileri, depresyon testi, depresyon çeşitleri vs. hakkında en gücel bilgiler depresyontedavisi.net sitesinde bulunmakta.Depresyon bireyde genetiksel, çevresel veya hormonal bozukluklar neticesinde meydana gelen çökkünlük durumudur. Aşağıdaki dokuz depresyon belirtisinin en az beşinin (ilk iki belirtiden en az biri bulunmak kaydıyla), en az 14 gün boyunca var olması durumuna depresyon belirtileri denir. majör depresyon denir.

1-Depresyon hemen her gün ve günün büyük bir kısmında gözlenen çökkün bir duygu-durum hali ( kendini mutsuz,ağlamaklı,kederli hissetme hali).
2- Depresyon hemen her gün yaklaşık gün boyu süren tüm ya da çoğu etkinliğe karşı ilgi ve zevk almada azalma (daha önce keyif alınan işler,hobiler ve alışkanlıklardan artık hoşlanmama,mecburen yapma hali,(dünyayı verseler umurumda değil şeklinde bıkkınlık hisleri,bazı kişilerde cinsel isteksizlik ).
3-Diyet uygulanılmamasına karşın önemli derecede kilo kaybı ya da alımı ( bir ay içinde vücut ağırlığının %5 ‘inden fazlasının artması ya da azalması) ya da hemen her gün iştahta artma yada azalmanın olması.
4-Hemen her gün uykusuzluk ya da aşırır uyku hali.
5-Hemen her gün olağan beyinsel ve vücutsal işlevsellik,hareketlilik halinde azalma ya da huzursuzluk (oturmayı veya yatmayı yeğleme ya da sıkıntıdan yerinde duramama)
6-Hemen her gün halsizlik ,yorgunluk hisleri,daha önceki günler kadar enerjik hissetmeme.
7-Hemen her gün kendini değersiz hissetme,küçük görme,kendini beğenmeme,suçlu ya da günahkar hissetme hali.
8-Hemen her gün düşünme ya da konsantrasyon yeteneğinde azalma olması (konuşulanlara,okunan şeylere,izlenilen tv programlarına dikkatini verememe, söylenilenlerin bir kulaktan girip diğerinden çıkması gibi) ya da kararsızlık hali.
9-Tekrarlayan ölüm düşünceleri,intihar planları veya eylemlerinin varlığı.
Devamını Oku!

Read Comments

2 Haziran 2011 Perşembe

Çocuk sağlığı ve beslenme


Kişi ve toplum sağlığının gelişmesinde beslenmenin çok önemli bir yeri vardır. İyi beslenme, kişinin büyümesi, gelişmesi, beden ve ruh sağlığını sürdürmesi, hastalıklara özellikle de enfeksiyon hastalıklarına karşı dayanıklı olması için gereklidir. Çocuk sağlığı açısından ise beslenme daha büyük bir önem taşır. Çünkü büyüme ve gelişme olaylarının en yoğun ve hızlı bir biçimde gerçekleştiği yaşantı dönemi çocuklu dönemidir.

Çok eskiden beri hastalıklarla alınan besinler arasında bir ilişki olduğu düşünülmüştür. Hipokrat bazı besinler insanlara yaramadığını ileri sürmüş, Lavoisier besinlerin sindirimi ile ilgili ilk çalışmaları gerçekleştirmiştir. 20. yüzyılda büyüme için bazı proteinlerin gerekli olduğu, canlıların değişik vitamin ve minerallere ihtiyaçlarının bulunduğu hayvan deneyleriyle gösterilmiştir. Bugün hala, çok karmaşık olan hormonal etmenlerin ve enzimatik değişikliklerin beslenmeyle olan ilişkilerini tam olarak çözememiş olmamıza rağmen, bildiklerimiz beslenme bozukluklarının sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini değerlendirmeye ve kişiler için iyi bir beslenme programı düzenlemeye yeterlidir.

İnsanın beden ve akıl gelişimi beslenmenin bir ürünüdür.Doğuştan gelen akıl yetenekleri, iyi bir beslenme ve sosyo-kültürel çevre var ise gelişebilir. İnsan beyninin intrauterin dönemde oluştuğu ve yaşamın ilk üç yılında gelişmesini büyük ölçüde tamamladığı deneysel araştırmalarla ortaya konulmuştur. Bu dönemlerde çocuğun kötü beslenmesi, beyin yapısının eksik ve bozuk olmasına yol açar. Daha sonraki yıllarda, çocuk iyi beslense bile bu yapısal bozukluk düzeltilemez. Bu çocuklar, daha geç ve güç öğrenir, davranış bozuklukları gösterirler. Beden gelişmeleri de daha yavaştır, bodurluk ve kavrukluk sık olarak görülür, intrauterin dönemde çocuğun beslenmesi ise anne beslenmesiyle çok yakından ilişkilidir. O nedenle, çocukların sağlıklarım korumak ve geliştirmek üzere beslenme konusunu ilgilendiren girişimlerin ilk uygulama basamağı, annelerin ve gebelerin beslenmesine yönelik olmalıdır. İntrauterin dönemde çocuğun beslenmesini değerlendirmeye yönelik en önemli ölçüt doğum ağırlığıdır. Doğumdan hemen sonra ölçülen ağırlık doğum ağırlığı olarak adlandırılmaktadır. Bu değer eğer 2500 gr'ın altındaysa o zaman düşük doğum ağırlığı söz konusudur. ICD-10 da düşük doğum ağırlığının sınıflandırılması şu şekilde yapılmıştır.
Düşük doğum ağırlığı (low birth wight): 2500 gr'ın altı
Çok düşük doğum ağırlığı (very low birth weight): 1500 gr'ın altı
Aşırı düşük doğum ağırlığı (extremely low birth weight): 1000 gr'ın altı
Devamını Oku!

Read Comments

6 Mayıs 2011 Cuma

Bebek havalesi ve yapılması gerekenler

Diş çıkarma sırasında ve yüksek ateşle seyreden infeksiyon hastalıkları sırasında görülür. Ateş 39-40 dereceye kadar yükselir. Şu bulgular tespit edilir.

Bebeğin şuuru kaybolur, uyaranlara cevap vermez.
Çene, kol ve bacak kasları kasılır.
Gözler arkaya doğru kayar yada şaşılık olur.
Refleksler kaybolur.
Ağız köpürür.
Yüz solgundur.
Solunum kesik kesik ve dudaklarda hafif morarma vardır.
Bu hal aileyi oldukça üzen ve dehşete düşüren bir tablodur. Süratle müdahale edilerek bebeğin rahatlatılmasına çalışır. Bunun için :

Bebeğin üzerindeki giysiler çıkarılarak üzeri soğuk su ile ıslatılmış bezlerle sarılır.
Yarı yarıya sulandırılmış alkol ile vücut silinerek ateşin düşürülmesine çalışılır.
Kol ve bacaklar yukarı doğru kaldırılarak beyine daha fazla kanın gitmesi sağlanır.
Hastanın etrafındaki kalabalık dağıtılır, kapı ve pencereler açılarak rahat nefes alıp vermesi sağlanır.
Hastanın ateşi düştükten sonra kasılmalar geçer, şuur açılır. Hastanın bir doktora götürülerek muayene ve tedavisi temin edilir.
Devamını Oku!

Read Comments

8 Şubat 2011 Salı

Çocuk beslenmesine dikkat çocuklara özel diyet

Artık Fast-Food kültürüne mi bağlı olarak, yoksa yeni neslin doymak bilmeyen haline mi bağlı bilinmez ancak dünyanın birçok ülkesi gibi ülkemizde de çocuklardan başlayan bir şişmanlık sorunu ortaya çıkmıştır.

Bu sebeple yeni dönemde çocuk diyetleri de önemli bir konu olacaktır. Bu noktada sizlere bir çocuk diyeti önerisi sunacağız.
Çocuklarda yapılacak diyetin günlük menüleri pek yok. Çünkü bu menülere uymaları çok zor. O sebeple biraz karışık bir menü listesi sunacağım.
Öncelikle Sebze Yemekleri ağırlıklı bir menümüz olacak. Günün hangi öğünleri evde yemek yiyorlarsa o öğünlerde yemeklerden bir tanesi sebze yemeği olsun.
Çok fazla tatlı yedirmeyin ancak krizi gelenlere muhallebi ve sütlaç gibi sütlü tatlılardan yedirin.
Çok fazla fast - food destekçisi değiliz ama illaki Hamburger diye tuttururlarsa Ligth Ekmek ve Mayonez destekli bir hamburger hazırlayabilirsiniz.
Süslü meyve salataları çocuklar açısından hoş bir menü olabilir. Bu sayede cips ve abur cubur yemekten uzak kalacaklardır.
Ara öğünlerde bol miktarda salata ve domates verebilirsiniz. Onun dışında elma gibi açlığı azaltan meyvelerden ve yeşil sebzelerden sunabilirsiniz.
Hem kilo vermesi hem de sağlıklı bir şekilde büyümesi için kesinlikle spora başlaması gerekecektir. Diyet ile beraber spor aktivitelerini de ihmal etmeyin. Yüzme ya da bisiklet iyi bir aktivite olabilir.
Çok fazla katı rejimler uygulamayın. Çünkü çocuklar çabuk bıkarlar. Bu sebeple sıkmadan ve katılaşmadan bir rejim uygulayın.
Abur cuburdan uzak tutun. Meyve ve sebze ağırlıklı yemekler ve atıştırmalıklar sunun. Cola ve yağlı yiyeceklerden uzak tutun. Cips özellikle uzağında kalsın çocuğun.
Sevdiği kızartma gibi besinleri devamlı olarak değil, arada sırada sunun. Bu sayede kilo vermesi daha kolaylaşacaktır.
Bunların dışında doktor tavsiyesi kapsamında bir diyet çalışması da yapılabilmektedir.
Yapılacak diyette doktorundan bilgi almanız ve diyet programına onunda göz atmasını sağlamanız yerinde bir karar olacaktır. Yapılacak düzenlemeler ile daha sağlıklı ve hızlı kilo vermesini sağlayabilirsiniz.


Devamını Oku!

Read Comments

25 Ocak 2011 Salı

Anne sütü içeriği ve önemi


Anne sütü bebeklerin beslenmesinde en önemli besindir. Anne sütünün yerini tutabilecek başka hiç bir besin maddesi yoktur ilk 4 veya 6 ayın sonuna kadar, anne sütü, bebeğin tüm besin ihtiyacını karşılayabilecek niteliktedir. O nedenle ilk 4-6 ay boyunca bebeklere sadece anne sütü verilmesi gerekmektedir.

Kolostrum, gebeliğin son trimestirinde memenin alveolar hücrelerini dolduran ve doğumdan sonra birkaç gün boyunca salgılanan sarımsı yapışkan bir sıvıdır. Anne, gebeliği sırasında başka bir çocuğunu emziriyor olsa bile yeni doğumdan hemen önce ve sonra da kolostrum oluşur. Günlük salgılanma miktarı 10-100 ml'dir. Doğumdan 30-40 saat sonra salgılanma miktarı artar ve 3-14 gün sonra da anne sütü haline dönüşür. Kolostrumun dansitesi yüksektir. Anne sütüne göre daha az laktoz, yağ, suda eriyen vitamin kapsar. Protein, yağda eriyen A, E, K gibi vitaminler ile çinko ve sodyum gibi mineraller ise anne sütüne göre daha fazladır. Kolostrumda immünglobulinler de miktar olarak fazla bulunmaktadır.

Anne sütünün kapsamı, farklı kişilerde, emzirme süresi boyunca, beslenme zamanlarına göre çeşitlilik ve farklılık gösterebildiği gibi, aynı kişide, memeler arasında da salgılanan sütün kapsamı açısından farklılıklar olabilir. Genel olarak tüm memelilerin sütleri için söylenebilecek tek bir söz vardır. O da bu sütün yavrularının gereksinimlerini tam olarak karşılayabilecek bir kapsamda ve karmaşık bir yapıda olduğudur.

Anne sütü, tüm memeli sütleri içinde en düşük protein yoğunluğuna sahip olanıdır. Ortalama protein miktarı 1. ayda 1.3 gr/100 ml daha sonra ise 1.15 gr/100 ml dir. Ancak kişilere göre farklılık olabilir. Sütte bulunan ve antienfeksiyöz etkisi olan sekretuar IgA, lizozim ve laktoferrin gibi proteolizize dirençli oldukları için emilmeyen proteinler hesaba katılmazsa, sütteki protein miktarı 0.8 gr/100 mi ye kadar düşmektedir ki bu da gelişmemiş olan bebek böbreklerinin yükünü arttırmaz ve bebeğin gelişimi için gerekli olan miktarı da sağlamış olur. Anne sütünde laktalbumin/kazein oranı 80:20 dir. Alfa laktalbumin laktoz sentezindeki enzim sisteminde önemli bir rol oynar. Anne sütünde bir aminoasit olan sistin miktarı yüksek metionin miktarı azdır. Fetus ve preterm bebekler için sistin gereklidir. Çünkü beyin ve karaciğerde metionini sistin haline dönüştüren. sistationaz enzimi yoktur. Anne sütünde taurin aminoasiti de yüksek miktardadır. Taurin safranın oluşması ve yağ emilimi için gereklidir. Ayrıca merkezi sinir sisteminin, gelişmesinde neurotransmitter ve neuromodulator rolü vardır. Yetişkinlerden farklı olarak bebekler metionin ve sistinden taurin sentez edemezler, o nedenle de bebekler için taurin esansiyel bir aminoasittir ve dışarıdan alınması gerekir. Bunu sağlayacak olan besin ise anne sütüdür.
Kolostrumda yağ miktarı 2 gr/100 ml. olduğu halde anne sütünde 4-4.5 gr/100 ml dir. Yağ miktarının kapsamı kişiye göre değişir. Günün farklı zamanlarında ayrıca memeden ilk gelen sütle son gelen süt arasında da yağ miktarı ve kapsamı bakımından farklılıklar olmaktadır. Anne sütündeki yağın % 98'i trigliserid tir. Yağ asitlerinin % 42'si doymuş, % 37'si doymamış yağ asitleridir. Anne sütü uzun zincirli doymamış yağ asitleri bakımından zengindir. Bu yağ asitlerinden özellikle linoleik asit, beyin gelişmesi ve myelinizasyon için çok önemlidir. Yine doymamış yağ asitlerinden olan araşidonik asit ve bebek beslenmesinde önemlidir. Çünkü, bebekler linoleik asitten araşidonik asit sentezi yapamazlar. Bu iki yağ asiti anne sütünde inek sütüne göre 4 kat daha fazla bulunmaktadır.

Anne sütünde, sentezleri, bu esansiyel yağ asitlerinin varlığına bağlı olan prostoglandinler de vardır. Prostoglandinler, vücudu dirençli kılar, barsak hücrelerinin gelişmesini sağlar ve sindirimde rolleri vardır. Anne sütünde ayrıca yağ ile ilişkili antiviral özellikte bileşikler de bulunur.
Anne sütünde lipaz enzimi de vardır. Bu enzim, yağların sindirimini sağlamaktadır. Çünkü, bebeklerde, pankreas lipazı ve safra, yağların sindirimi için henüz yeterli değildir. Anne sütü ayrıca kolesterolden de zengindir. Anne sütündeki en önemli karbonhidrat laktozdur. Kolostrumda % 4, anne sütünde ise % 7 oranında bulunur. Enerjinin % 40'i laktoz dan sağlanır. Laktoz, glikoz ve galaktoza metabolize olur. Laktozun diğer karbonhidratlara olan üstünlükleri şöyle sıralanabilir:

a) Kalsiyum, magnezyum ve demirin emilimini arttırır.
b) Protein üretimini arttırır.
c) Merkezi sinir sisteminin gelişmesi için gerekli olan galaktolipidleri oluşturur.
d) Barsaklarda riboflavîn ve pridoksin oluşumuna yardım eder.
e) Laktobasillus bifidusun barsaklarda üremesini sağlar, laktik asit oluşturarak, barsaklarda asit ortam oluşmasını sağlar ve böylece patojen mikroorganizmaların çoğalması önlenir. Gaita florası putrefaktif değil fermantatif olur. Ancak ilk günlerde anne sütünden başka besin verilirse bu koruyucu mekanizma çalışamaz.

Anne sütünde A vitamini inek sütüne göre daha fazladır. Kolostrumda ise 2 kat daha fazladır. K vitamini de kolostrum ve ilk sütte daha fazla miktarda bulunmaktadır. Bebeklerin barsaklarında K vitamini oluşturabilen flora ancak doğumdan iki hafta sonra gelişebilir. Vitamin E miktarı eğer anne aşırı miktarlarda doymamış yağ tüketmiyorsa, yeterli düzeydedir. D vitamini miktarı anne sütünde düşüktür. Ancak bebekler D vitamini ihtiyacını daha çok güneş ışığının etkisiyle, deri yoluyla karşılamaktadırlar.

Anne sütünde kalsiyum/fosfor oranı 2:1 dir ve bu nedenle anne sütünden kalsiyum emilimi yüksektir. Anne sütündeki demirin biyoyararlılığı yüksektir ve % 70'i emilmektedir. Enzimler, büyüme ve hücresel immünite için gerekli olan çinko anne sütünde yeterlidir ve anne sütü ile beslenen bebeklerde, çinko eksikliğine bağlı olarak gelişen akrodermatitis enteropatika görülmez. Bakır, kobalt, selenyum gibi iz elementler anne sütünde inek sütüne göre daha fazla miktarlarda bulunur/2'3' Bu elementlerin eksikliğine bağlı beslenme hastalıkları anne sütü ile beslenen bebeklerde görülmez. Anne sütünde yukarıda sayılan bu besin öğelerinin dışında bazı hormonlar da bulunmaktadır.
-Gonodotropin serbestleştirici hormon (gonodotropin releasing hormone)
-Büyüme hormonunu serbestleştirici faktör (Growth hormone releasing factor ,
-İnsülin
-Somatostatin
-Relaksin
-Kalsitonin
- Neurotensin
-Tirotropin serbesbtleştirici (thyrotropin releasing factor)
-Tiroidi uyarıcı hormon (thyroid stimulating hormone)
-Tiroksin
-Triiyodotironin
-Eritropoietin
-Bombesin
-Oksitosin
-Prolaktin
-Adrenal ve ovariyel steroidler
-Prostoglandinler
-Çeşitli büyüme faktörleri gibi hormonlar vardır.

Anne sütünde Proteolitik enzimler, peroksidaz, lizozim, ksantin oksidaz alfa amilaz, lipaz gibi pek çok enzim de bulunmaktadır. Bu enzimlerin bir kısmı büyüme ve gelişme için bazıları da bebeğin sindirim işlevi için gereklidir. Bir çoğunun konsantrasyonu kolosturumda daha yüksektir. Lizozim enzimi gram pozitif bakterilere karşı bakteriolitik etkiye sahiptir ve aynı zamanda bazı virüslere karşı özel koruma sağlamaktadır.

Anne sütünün özellikleri bunlarla da bitmemektedir. Anne sütünün immünolojik özellikleri de vardır.
Enfeksiyon ve allerjilere karşı bebeği korumakla kalmaz, aynı zamanda bebeğin kendi immün sisteminin gelişmesini de sağlar. Anne sütünde bulunan ve antienfeksiyöz işlevi olan maddeler hem humoral hem de hücresel kökenli olabilir. Humoral olanlar: IgA, IgM, IgG, Lizozim ve diğer enzimler, laktoferrin, bifidus faktörü ve benzeri maddelerdir.

Hücresel olanlar ise: Makrofajlar, lenfositler, nötrofil granulositler ve epitel hücreleridir. Bu koruyucu öğeler kolostrumda daha yüksek miktarlarda bulunurlar. Sadece anne sütü ile beslenen bir bebeğin günde 0.5 gr sekretuar IgA aldığı hesaplanmıştır. Laktoferrin, bakteriostatik olan ve doymamış yapıda demir bağlayıcı bir glikoproteindir. Bifidus faktörü ise nitrojen kapsayan bir karbonhidrattır ve laktozun varlığında barsaklarda laktobasillerin üremesini sağlar. Bu bakteri laktik asit oluşturur ve floryayı asit hale sokar. Bu florada ise gr (-) bakteriler örneğin E. coli ve mantarlar, örneğin Candida albicans üreyemez. Anne sütünün invitro olarak birçok patojen mikroorganizmaya karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir.

Anne sütünün aids(HIV) enfeksiyonuna karşı koruyuculuğunu gösteren bir çalışma yoktur.


Devamını Oku!

Read Comments

Anne sütünün önemi ve bebek dostu hastane kavramı


Anne sütü ile beslemenin desteklendiği, uygulandığı, bu konuda yoğun bir çabanın gösterildiği tüm sağlık kuruluşları ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından Bebek Dostu Hastaneler olarak nitelendirilmektedir. Bir hastanenin Bebek Dostu niteliğini kazanması için şu özelliklerin olması gereklidir:

A) Sağlık Kuruluşunun Politikası Açısından

1- Sağlık kuruluşunun, anııe sütü ile beslenmeyi özendirici,.destekleyici ye sürdüriicü açık bir politikası var mı?
2- Bu politika, hizmeti sunan kişilere iletilmiş mi? Konu ile ilgili olarak yazılı veya sözlü açıklamalar yapılmış mı?
3- Anne sütü ile beslemenin etkinliğinin ölçülmesi için bir sistem oluşturulmuş mu? Örneğin yatan annelerin ne kadarının emzirmeye devam ettiği yolunda kayıt tutuluyor mu?

B) Personel eğitimi açısından

4- Sağlık kuruluşunun emzirme ile ilgili politikası saptanırken, bü konu ile ilgilenen tiim diğer kuruluşların ve genelde toplumun görüşü ve desteği ile katılımı sağlanmış mı?

5- Bu sağlık kuruluşunda çalışan tüm personel anne sütü ile beslemenin önemini, yararlarını, kuruluşun politikasını destekleyebilecek sürdürebilecek düzeyde kavramış mıdır?
6- Bazı personele lâktasyon konusunda özel bir eğitim verilmiş midir?

C) Hizmet Birimlerinin Yapısı ve Fonksiyonları

7- Antenatal kayıtlar emzirme konusunun anne ile görüşüldüğü işaret emkte midir? Bu bakımdan;
- Annenin dikkati emzirme konusuna çekilmiş midir?
- Annenin memeleri muayene edilmiş midir?
- Annenin daha önceki emzirme öyküleri alınmış mıdır?
- Annenin ne sıklıkta ve ne süre emzirmiş olduğunun öyküsü alınmış mı- dır?
- Daha önceki emzirmeleri sırasında sorunla karşılaşıp karşılaşmadıkları araştırılmış mı?
- Daha önceki emzirme sorunlarında kimden ve nasıl bir yardım aldıkları, saptanmış mı?
8- Doğum sırasında annenin antenatal kaydını elde etmek mümkün müdür.
Eğer bu kaydı elde etmek mümkün değilse, 7. maddede belirtilen konular konusunda kurum personeli bilgilendirilmiş midir? Daha önce hiç eıtıiirmemiş olan kadınlar ile geçmişinde emzirme ile. ilgili olarak sorumlar yaşayan kadınlar sağlık personeli tarafından özel bir ilgi ve destek görmekteler mi?
9- Doğum şırasında analjezik, anestezJk veya sedatif kullanımına karar verilirken bu ilaçların emzirmeye olan etkileri de dikkate alınrna.kta mıdır? Personel bu etkilerin neler olabileceğini biliyor mu?
10- Genel olarak yeni doğanlar:
- Doğumun ikinci evresi bittikten sonraki 5 dakika içerisinde annelerine gösteriliyor mu? ,
- Koruyucu olarak bebeğin gözüne gümüş nitrat veya antibiyotik damlatılmadan önce annelerin in in kucaklarına veriliyor mu?
- Doğumun ikinci evresi bittikten sonraki yarım saat .içerisinde annelerinin göğüsü üzerine yatırılıyor ve en az bir saat süre ile bu şekilde kalmaları sağlanabiliyor mu?
11- Anne ile bebeğinin aynı odada kalmasını sağlayan bir politika var mı? bebeklerin anne ile birlikte aynı yatağı paylaşması sağlanıyor mu? Bebeklerin annenin yatağının yanındaki portatif yataklarda yatması sağlanabiliyor mu?
Anne ile bebeğinin aynı odada kalması sadece gündüz; saatlerinde sağlanabiliyorsa, gece saatlerinde en az 3-4 saatte bir bebeğin anne yanma getirilmesi sağlanabiliyor mu?
12- Anne sütü salgılanması başlamadan önce bebeğe herhangi bir besinin verilmeye başlanması bu sağlık kuruluşunda yasaklanmış mı?

D) Sağlık Eğitimi Açısından:

13- Tüm anne adayları gebelik ve emzirme dönemlerindeki besin gereksinimlerinin neler olduğu konusunda ve bu dönemlerdeki ilaç kullanımının tehlikeleri konusunda bilgilendirilmiş mi?
14- Emzirme konusunda bilgilendirme ve eğitim antenatal izlemelerde rutin olarak yapılıyor mu?
15- Laktasyon konusunda özel eğitim almış olan sağlık personeli emziren annelere, sağlık kuruluşunda kaldıkları sürede ve taburcu işlemleri sırasında bilgi vermek için hazır bulundurulabiliyor mu?
Bu kişiler laktasyonun fizyolojisi ve devamının nasıl sağlanacağı konusunda;
Meme ucu çatlakları, göğsün ağrılı oluşu gibi sık rastlanılan konularda;
bu sorunlar ortaya çıktığında nereden yardım göreceği konusunda annelere yeterli eğitim yapabiliyorlar mı?
16- Sezeryan ile doğum yapan, prematür doğum yapan, düşük doğum ağırlıklı bebek dünyaya getiren, herhangi bir nedenle özel bakım ihtiyacı olan bir bebek dünyaya getiren annelere de emzirmenin desteklenmesi konusunda eğitim yapılıyor mu?
17- Emziren annelere konu hakkında geçerli ve güvenilir bilgiler veren basılı materyal dağıtılıyor mu?

E) Taburcu Olma Sırasında:

18- Bebek ve kişisel bakımı ilgilendiren ve annelere dağıtılan malzemelerin arasında emzirmeyi önleyici biberon, emzik, bebek formülleri gibi malzemenin olmamasına dikkat ediliyor mu ?
19- Bebeklerini anne. sütü ile beslemeyen annelere, ve onların aile.çevrelerine taburcu işlemleri sırasında, bu hazır mamaların nasıl hazırlanacağı ve kurallara uyulmazsa ne gibi tehlikelerin doğabileceği konusunda yeterli bilgi veriliyor mu? Bebeklerini anne sütü ile besleyen annelere ise bu şekilde bilgilerin verilmemesine özen gösteriliyor mu?
20- Her anneye ppstnatal izleme ye bebeğin ilk muayenesi için belli bir gün veriliyor mu? Bu süre içerisinde emzirme ile ilgili bir sorunda neler yapması gerektiği öğretiliyor mu?
Bu yirmi sorunun hepsini de evet olarak yanıtlamış olan sağlık kuruluşları "Bebek Dostu Hastaneler veya Sağlık Kuruluşları" dır.

Devamını Oku!

Read Comments

Annelerin bebeklerini emzirmesi için yapılması gerekenler


Anne sütü ile beslenmenin desteklenmesi için şunlar yapılmalıdır:
1- Gebelik sırasında ve doğum sonrası dönemde sağlık personeli annenin emzirmesini desteklemeli ve bunu sağlayacak pisikolojik ortamı hazırlamalıdır.
2- Emzirmeyi ve annelik iznini destekleyici yasalar çıkarılmalıdır.
3- Sağlık personeli, emzirmeyi sadece bilgi vererek değil, emzirmeye karşı tutumlar sergileyen hastane ye sağlık merkezleri politikalarını değiştirmeyi sergileyerek de desteklemelidir.
4- Hazır mamaların hastanelerde kullanılması sınırlandırılmalı ve desteklenmemelidir.
5- Sağlık personeli ve anneler katı ve saate dayalı bir emzirme programı yerine bebekleri sık sık ve çocuk istediği sürece emzirmenin daha faydalı olduğu konusunda eğitilmelidir.
6- Öğretmenler ve toplum ile ilişkide bulunan eğitim personeli de emzirme ve memeden kesme konularında halkı bilgilendirmelidir.


Devamını Oku!

Read Comments