Anne sayfasında anne ve bebek sağlığı, bebek gelişimi ve bebekler hakkında aradığnıız tüm bilgileri bulabilirsiniz.
RSS

30 Mayıs 2010 Pazar

Ağlayan bebeği yatıştırmak için

Yaşamının ilk birkaç haftasında bebeğinizin kendini ifade edebilmesinin tek yolu ağlamaktır. Bir bebek, günde beş saat bile ağlayabilir

Bebek genellikle acıktığı zaman ağlar, ancak huzursuzluk, yalnızlık ve can sıkıntısı gibi durumlar da bu tepkiye neden olabilir. Bebekle sürekli ilgilenen kişi, çeşitli nedenlerden kaynaklanan farklı ağlayış biçimlerini ayırt etmeyi kısa zamanda öğrenecektir. Ne var ki. bebeğiniz bazen nedensiz olarak da ağlayabilir. Bu durum, kendilerine çok güvenen anne babalan bile üzecek ve morallerini bozacaktır. Bundan alınmayın, yalnızca varlığınızla onu rahatlatın ve kendini güvende hissetmesini sağlayın.

Bebeğinizin ağlamalarına birkaç dakika içinde yanıt vermeniz önemlidir. Ne kadar uzun süre ağlarsa, o kadar rahatsız olacaktır. Ağlamaya terk edilirse, daha da huzursuz olacak ve derdini anlamanız iyice güçleşecektir.

Ağlamalarına kulak asılmayan bebekler, büyüdükçe daha da huysuz olurlar. Şundan emin olmalısınız: Ağlamasına yanıt vermeniz, onu şımartmaz. Tam tersine, gereksinimleriyle ilgilendiğinizi ve bunları karşılayacağınızı belirtir.

BEBEK FAZLA MI ISINMIŞ?
Bebeğin ısı 'kontrol' sistemlerinin tam olarak işler hale gelmesi aylar alacağından, minik bir bebek, çok çabuk ısınabilir. Bunu kontrol etmek için ensesini yoklayın. Çok ısınmışsa. üzerindeki battaniyeyi alın ya da giysisinin bir katım çıkarın.

GAZ SANCıSı Mı

Bebeğiniz. beslenmeden sonra, karnındaki gaz sancılan nedeniyle ağlıyor olabilir. Dizlerinizin üzerine yüzükoyun yatırmak ya da kucağınım; alıp omzunuza dayamak suretiyle yavaşça sırtını sıvazlayın

KJENDINI GÜVENDE HISSETMIYOR MU? Bebeğiniz teselli arıyor olabilir. Emmek daima hoşuna gittiğinden. aç olmasa bile, kendini iyi hissetmek için ağzında bir şeyler tutmaya gereksinim duyabilir. Bu durumda onu emzirebilir ya da ağzına bir emzik verebilirsiniz.

YALNıZLıK Mı DUYUYOR?
Çoğu bebek, anne babasından ayrı kalmayı sevmez. Eğer bebeğinizle aynı odada olamıyorsanız, sık sık yanına gidin ya da bulunduğunuz yerden yüksek sesle ona seslenin ki, yalanlarda olduğunuzu bilsin.

CANI MI SIKILMIŞ?
Bebeğiniz, ilgisini çekecek bir şeye gereksinim duyabilir. Bir oyuncak ya da onu meşgul edecek hareketli bir cisim verdiğiniz takdirde, çok küçük bebekler bile ağlamayı kesebilir.

ÇEVREDEN RAHATSIZ
Mı OLMUŞ? Bebeğiniz, çevresindeki kargaşadan ve koşuşturmadan dolayı sersemlemiş olabilir Onu kundağa sarıp sessiz bir odaya götürün ve kollarınızda hafifçe sallayın.

Devamını Oku!

Read Comments

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Bebeğim sürekli kusuyor

Siz de sürekli kusan bir bebeğe sahipseniz, bu yüzden büyük üzüntü yaşıyorsanız, endişelenmeyin. Bu konuda yalnız değilsiniz. Bebeği emzirdikten sonra hafif kusması normaldir. Zira ilk üç ayda bebeklerin neredeyse tamamına yakını günde en az bir kez kusuyor. Önemli olan bu kusmanın bebeğin zorlanarak mı yoksa zorlanmadan mı meydana geldiğidir. Bebek zorlanmadan kimi zaman az, kimi zaman da fazlaca kusuyorsa, buna rağmen bebeğin kilo alımı normal seyrediyorsa korkmayın. Bebek büyüdükçe kusma da azalacak. Böyle bir dönemde bebeğin beslenme şeklini değiştirebilirsiniz. Örneğin meme emerken hava yutuyor, hızlı emiyor, bu yüzden de gazını çıkaramıyor olabilir. Bu da kusmaya yol açar. Bebeklerde kusmaya neden olan bir başka neden ise reflü. Bebeğiniz daha çok zorlanarak kusuyorsa reflüden kaynaklanabilir. Çözümü bebeği dik pozisyondayken beslemek ve emdikten sonra yarım saat yarı oturur şekilde yatırmak. Zorlanmalı kusma ciddiye alınmalıdır. Bebeğin bir sağlık sorunu olduğuna işaret edebilir. Öğürerek şiddetli kusmaya iştahsızlık, kabızlık ve kilo kaybı da ekleniyorsa sindirim sisteminde bir sorun olabilir, derhal doktora götürün. Daha büyük çocuklarda görülen kusmanın gerçek nedeni ise enfeksiyonlardır.
Devamını Oku!

Read Comments

Bebeğim uyumuyor…

Yeni doğam yapmış anneleri en çok yoran ve yıpratan olaylardan biri de uykusuz bebekler. Özellikle geceleri uyumayan bebekler, büyük sıkıntı yaşar ve anne-babalarına yaşatır. Bebeklerin gece uykuları, büyüklere nazaran daha kısa süreli ve hafiftir. Buna rağmen bir sorunu olmadığı taktirde bebeğiniz uyanmaz. Özellikle üç aylık bebeklerin gece sürekli uyanması sık rastlanan bir durumdur. Bebeklerin geceleri sık uyanmasının nedenlerinden biri, bebeğin anneden ayrılma endişesi yaşamasından kaynaklanır. Bebeğim uyumuyor diye düşünüyorsanız, yatağını veya beşiğini yakınınıza getirin. Bebeğinizin kendisine ait bir odası bile olsa, uyku düzeni oturana dek yanınıza almayı ihmal etmeyin. Bebek reflüsü de geceleri uykuyu böler. Gece uyanmalarında sıkça görülen bebek reflüsü, bu küçük yavruda mide ekşimesi tarzı bir ağrıya neden olur. Gastroesophageal Reflux veya GER, pek çok bebekte karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Bebeğiniz daha çok yemeklerden sonra huysuzlanıyorsa ve geceleri uyanıyorsa, yediği bir yiyeceğin alerjisi olduğunu unutmayın. Böyle bir durumda besin düzenini değiştirmeye çalışın. Aynı şekilde hava alerjisi uykusuzluğa yol açar. Bebeğin uyuduğu odadaki toz, tüylü oyuncaklar ve akarlar bebeğin burnunu tıkar ve kulak arkasında sıvı oluşmasına yol açar.
Devamını Oku!

Read Comments

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Bebeklerde üfürüm nedir

Kalpte üfürüm, genellikle yenidoğan bebeklerin ilk doktor muayenelerinde, steteskopla dinleme yapılırken ortaya çıkan bir sestir. Kanın, kalp içinden akarken oluşturduğu girdaptan kaynaklanan anormal sesler, üfürümü (halk arasında üfürük de deniliyor) işaret ediyor. Normalde kan, damar içinde ve kalp boşluklarında düzenli olarak akıyor. Bu nedenle türbülans oluşmuyor. Ama bazı durumlarda bu düzenli akış bozuluyor, buna bağlı olarak türbülans ve üfürümler oluşuyor. Üfürüm (üfürük) bazı kalp hastalıklarının habercisi olabilir. Şayet kan normalden daha hızlı akıyorsa anemi (kansızlık) ve zehirli guatr gibi hastalıkların, kan normal akışı sırasında dar bir bölgeden geçiyorsa damar veya kapak darlıkları gibi hastalıkların, kan geriye kaçıyorsa kapak yetmezlikleri gibi hastalıkların habercisi olabilir.
Damarda genişleme varsa anevrizma, kalp kapaklarının pürüzsüz yüzeyinin bozularak düzensiz yüzey haline gelmesi de romatizmal kapak hastalıklarının belirtisi olabilir. Üfürümlerin pek çok türü var. Zararsız üfürüm olabileceği gibi, hafif veya ağır kalp hastalığı taşıyan bebek ya da çocuklarda da bir bulgu olarak görülebilir. Üfürüm kalp hastalıklarının belirtilerinden sadece biridir. Her üfürümü olan kişi, kalp hastasıdır demek yanlıştır. Zira üfürümlerin büyük bölümü masum üfürümdür.

Devamını Oku!

Read Comments

Masum üfürüm nedir?

Doktor kontrolünde bebeğine veya çocuğuna üfürüm teşhisi konulan anne ve babalar çok büyük korku ve endişe yaşarlar. Endişelerinin nedeni üfürümün bir kalp hastalığına işaret edebilmesidir. Doktor muayenesinde size ne tür bir anormalliğin üfürüme neden olduğu, duyulan seslerin yüksekliğine, en net duyulduğu noktaya, yayıldığı yere, tipine (titreşimli, uğultu veya müzikale benzer sesler), göre söylenebilir. Bebek veya çocukta duyulan üfürüm her zaman bir kalp hastalığına işaret etmez. Bazı bebek veya çocuklarda her hangi bir kalp hastalığı olmadan da üfürüm duyulabilir. Bu, genellikle gelişmeyi sürdüren kalbin düzensiz şeklinden kaynaklanıyor. Bu tip üfürümlere tıp dilinde "masum üfürüm" veya "fonksiyonel üfürüm” deniliyor.
Sağlıklı çocukların dahi yüzde 40’ına yakınında üfürüm görülebilir. Yapılan araştırmalara göre daha çok 2 ila 7 yaş arasındaki çocuklarda görülmesine rağmen her yaş grubunda üfürüm rastlanılabilir. Heyecan, kansızlık ve ateş gibi kalbin hızlı çalışmasına sebep olan durumlarda üfürümün şiddeti artabilir. Üfürüm genellikle, bebek veya çocuk ateşli hastalık geçirdiğinde doktora gidilirse, yapılan muayene sırasında anlaşılır. Masum üfürüm (üfürük) için ileri test ve tedavilere gerek yoktur. Kalp gelişimini tamamladığında ileriki yıllarda üfürüm kendiliğinden yok olur.

Devamını Oku!

Read Comments

Çocuklarda kalp hastalığı belirtisi

Bebek veya çocuğun kalbinde duyulan üfürüm, masum üfürüm olabileceği gibi, bir kalp hastalığına da işaret edebilir. Kalp hastası olan bir bebekteki ilk belirtiler, meme veya biberonla beslenme sırasında çabuk yorulması veya morarmasıyla kendini gösterir. İleriki aylarda bebeğin kilo alamaması, daha ileri zamanlarda da bayılma, morarmada artış ve efor kapasitesinde azalma gibi belirtiler kendini gösterir. Çocuk veya bebekte kalp hastalığı olup olmamasının ayrımını yapan pek çok test ve tahlil de var. Öncelikle doktor steteskopla dinleme yaparak masum olup olmadığını söyleyebilir. Ancak kesin tanı koymak için EKG, AC grafisi, kan testler, ekokardiyografi ve kalp kateterizasyonu testleri gerekir. Masum olmayan üfürümlerin bir kısmı doğumsal, bir kısmı da sonradan meydana gelen kalp hastalıklarına bağlıdır. Ülkemizde çocuk kardiyolojisi ve kalp cerrahisi çok gelişmiştir. Kalp hastalığı olan bebek veya çocuklarda çok başarılı operasyonlar yapılarak, sağlıklarına kavuşmaları sağlanmaktadır. Kalp hastası çocukların hepsi için ameliyat şart değildir. Çocuk kardiyoloğu hastalığın kendiliğinden veya ilaçla düzeleceğine kanaat getirirse, hastalığın izlenmesi yeterli olur.
Devamını Oku!

Read Comments

20 Mayıs 2010 Perşembe

Hamilelikte ilaç kullanımı

9 ay gibi çok uzun bir süreç olan hamilelik sırasında en korkulan şeylerden biri de anne adayının hastalanması. Veya kronik hastalığı bulunan bir kadının hamile kalması. Zira ilaçların bebeğe vereceği zarar bazen çok ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Anne adayı unutmamalıdır ki tıpkı yediği yemek, içtiği su gibi, aldığı her ilaç da bebeğini etkiler. Zararsız sanılan bir ilaç dahi, plasentadan geçerek bebeğe ulaşır. Bu yüzden, doktor izin vermedikçe ilaç içmekten kaçının. İlaç kullanmanızı mutlaka gerektiren bir hastalığınız var ise, doktorun bebeğinizi tehlikeye atmadan sorununuza yardımcı olacak bir ilaç seçecektir.Bazen ceninin bir ilaca maruz kalmasının etkileri yıllar boyu ortaya çıkmayabilir. Gebelikte ilaç almanın en tehlikeli olduğu dönem hamileliğin ilk üç ayıdı. Zira cenin gelişimi o zaman gerçekleşir ve cenin zedelenmeye çok açıktır. Ama, aspirin gibi bazı ilaçlar hamileliğin sonraki dönemlerinde bile tehlikelidir. Mecbur kalmadıkça ilaç kullanmayın ama tedavi edilmesi gereken bir hastalığınız da varsa, ilaç kullanmamak, ilaç kullanmaktan daha çok zarar verir cenine. Bazı kadınlarda ilaç içmeyi gerektiren şeker veya yüksek tansiyon gibi kronik hastalıklar vardır. Pek çok gebe kadında antibiyotiklerin kullanımını gerektiren idrar enfeksiyonları meydana gelir. Herhangi bir ilacı almadan önce mutlaka doktorunuza danışın.
Devamını Oku!

Read Comments

Gebelikte düşük riski nasıl önlenir?

Çoğul gebelikler, embriyoya ait kromozom anomalisi, ilaç ve radyasyonun etkileri, anne veya babaya ait genetik bozukluklar, üreme sistemindeki yapısal anomaliler, annede görülen akut durumlar, asherman sendromu, annedeki kronik hastalıklar, sigara, alkol, uyuşturucu, yüksek miktarda kafein gibi zararlı alışkanlıklar ve anne yaşının 35’in üzerinde olması düşük nedeni olabiliyor. En net belirtisi ise kanamadır. Gebeliklerde ilk haftalardaki kanamaların yüzde 90’ı geçicidir ve bebekle ilgili bir sakatlık (anomali) oluşturmaz. 20 haftadan küçük tüm gebeliklerin yaklaşık yüzde 30′unda az veya çok kanama görülür. Kanama var ama düşük gerçekleşmemişse ve kalp atışı sürüyorsa düşük önleyici tedavi başlamalıdır. Ultrason incelemesinde düşük tehlikesi görülmesi halinde hemen ilaç tedavisine başlanmalıdır. Progesteron tedavisinin yanı zaman zaman ultrason takibi yapılmalı, en az 20 günlük yatak istirahati verilmeli, cinsel ilişkiden kaçınmalı, ağır yük taşımamalı, sinir ve stresten uzak durulmalıdır.
Devamını Oku!

Read Comments

Gebelikte düşük ve düşük belirtileri

Çok büyük bir arzuyla bebek bekleyen kadınların bir başka korkusu da düşük tehlikesidir. Hamileliğin ilk üç ayında sıkça karşılaşılan düşük tehlikesi, hamile kadınlar için adeta kabus haline gelmiştir. Düşüğün en önemli belirtisi ise kanamadır. Gebelik esnasında 20. haftadan önce meydana gelen kanama, düşük tehlikesini (abortus imminens) gösterir. 20. haftadan sonraki bebek kaybı ise erken doğum olarak nitelendiriliyor. Yapılan araştırmalara göre gebeliğin ilik üç ayında kendiliğinden düşük oranı yüzde 15 civarında. İlk 3 aydaki gebelik kayıplarının en sık nedeni ise yüzde 60 gibi ciddi oranla genetik nedenler. İlk üç aydan sonraki düşüklerde ise durum farklıdır. Bebek tam ve canlı olarak düşer. Burada sorun rahim ağzı yetersizliğidir. Gebelikte kanama geçiren kadınların yüzde 50’si bebeğini kaybeder. Kanama ile birlikte parçalar da gelirse, tam düşük olmuş demektir. Kanama ile birlikte ağrı ve en önemlisi rahim ağzında açılma olmasıyla düşüğün kaçınılmaz olduğunu gösterir. Kesin tanı ultrasonda konulur ve yarım düşük halinde gebe kadına kürtaj yapılır.
Devamını Oku!

Read Comments

Folik asit kullanmaya ne zaman başlanmalı

Folik asit ilacını kullanmaya gebe kalmadan en az 6 hafta önce başlamalı ve gebeliğin 12 haftası süresinde devam ettirilmelidir. Gebe kalmadan önce folik asit kullanmayanlar da hamile olduklarını öğrenir öğrenmez kullanmaya başlamalıdır. Günlük 0.4 mg folik asit almak yeterlidir. Daha önce sinir sistemi hastalığı olan bir bebek dünyaya getirilmişse, folik asit miktarı doktor tavsiyesi doğrultusunda mutlaka arttırılmalıdır. Epilepsi hastası hamileler de günde 1 mg folik asit almayı unutmamalıdır. Diğer yandan folik asit açısından zengin olan yiyecekler tüketilmelidir. Fasulye, fındık,ceviz, yumurta sarısı, tahıllar, mercimek, kuşkonmaz, ıspanak, yer fıstığı, portakal, tahıl ekmeği, marul, brokoli gibi yeşil yapraklı sebze ve tahıllar, folik asit yönünden zengin besinlerdir. Bunların mutlaka taze ve mümkün olduğunca az pişirilmiş olması makbüldür. Folik asit eksikliğinde anemi yani kansızlık meydana geldiği için sadece gebeler değil normal insanlar da bu ihtiyacı gidermelidir. Folik asit kullanımının kalp hastalıkları ve bazı kanser türlerine iyi geldiği de bilinmelidir.
Devamını Oku!

Read Comments

Gebelik ve folik asit kullanımı

Gebe kalan kadınlara doktorunun ilk tavsiyesi derhal folik asit adlı ilacı kullanmaya başlaması yönündedir. Yeşil yapraklarda daha çok bulunan ve bebekte sinir sistemi hastalıklarını önleyen bir B vitamini türü olan folik asit, gebeliğin ilk aylarında mutlaka kullanılmalıdır. Folik asit sadece bebeklerde sinir sistemi hastalığı riskini azaltmaz. Aynı zamanda hücre büyümesiyle organ gelişiminde de rol oynar. İlaç alındığında ince bağırsakta emilip, karaciğerde metabolize olur. Özellikle hücre bölünmesinde ve hücrenin genetik yapısının oluşmasında önemli rol oynayan folik asit, hamileliğin 2-12. haftaları arasında yeterli miktarda alınamazsa, bebekte özellikle beyin ve omurilik ile ilgili anormalliklerle birlikte doğumsal gelişim bozuklukları gösterebilir. Omurganın kapanmayarak açık kalması (spina bifida), beyinin gelişmemesi (anensefali), beyinin kafatası kemiğinden dışarı çıkması gibi (meningomyelosel) en sık rastlanan sinir sistemi hastalıklarını oluşturmaktadır. Son yıllarda gebe kalmadan önce folik asit kullanmaya başlayanlarda nöral tüp defekti oluşumunun daha az olduğu, önceden nöral tüp defektli doğum yapıp folik asit kullananlarda da tekrarlama olasılığının azaldığı bilimsel olarak ispatlanmıştır.
Devamını Oku!

Read Comments

Gebelik ve kilo alımı

Hamile kalan kadınların korkulu rüyası da fazla kilo alımıdır. Alınan kiloların doğum sonrası verilemeyeceğini düşünen kadınlar özellikle lohusalık dönemini sıkıntılı geçirirler. Gebelik boyunca fazla kilo alımı endişesiyle az yemek yemeye çalışmak ise büyük hatadır. Bebeğin iyi beslenmesi, sağlıklı büyümesi için anne adayının dengeli ve yeterli beslenmesi şarttır. Hamile bir kadın gebeliği süresince 11 ila 13 kg arasında kilo alır. Fazla alınan kilolar, doğum sonrası kalacaktır ve diyetle verilebilir. Hamilelikte ilk üç ayda 0,5-1 kilogram sonraki aylarda ise ortalama 1.5-2 kilogram alınması normaldir.
Hamilelikte alınan kiloların kaynağı
Bebek 3.500 gr
Plasenta 700 gr
Amniyon sıvısı 800 gr
Uterusun büyümesi 900 gr
Meme dokusu artışı 400 gr
Kan hacmindeki artış 1.250 gr
Dokulardaki su artışı 1.250 gr
Annedeki yağ dokusu artışı 3.200 gr
TOPLAM 12.000 gr
Gebelikte alınan kiloların yaklaşık 6 kilosu bebeğin doğumuyla birlikte gider. Su kaybı da buna eklendikten sonra ilk hafta sonunda ortalama 8 kilo verilir. Hamilelik boyunca 12,5 kilogram alan bir kadın doğumdan iki hafta sonra gebelik öncesi kilosuna göre yaklaşık 4-4,5 kilogram daha fazladır. Ardından doğum sonrası 6. aya kadar 2,5 kg daha verilir. Fazla kilolarınızı veremediyseniz diyete, bebeğin ek gıdalara başladığı 6. aydan sonra başlayabilirsiniz.

Devamını Oku!

Read Comments

Gebelik ve beslenme

Hamile kalan kadınların en çok dikkat etmeleri gereken şey, beslenmeleridir. Zira yedikleri ve içtikleri her şeyin yarar veya zararı sadece kendilerine değil, aynı zamanda karınlarındaki bebeklerinedir… Buna rağmen pek çok gebe kadın gebelikte beslenme konusunda bilgisiz, bilinçsizdir. Uzmanlar bu konuda hamile kadınlara pek çok öneride bulunuyor. Dengeli ve yeterli beslenmenin hamileliğin başından itibaren devam etmesi şarttır. Gebe kadınm üç ana öğün yemeğe en az 2 ara öğün eklemeli ama öğünlerde normalden daha az yemelidir. Bu sayede hamileliğin ilk aylarında görülen bulantı ve kusma şikayetleri de azalır. Gebelik sırasında, gebelik öncesine göre protein, demir, kalsiyum ve kalori miktarları arttırılmalıdır.
Anne adayının karbonhidrata ihtiyacı vardır ama ölçüyü kaçırmamalıdır. Ekmek ve tahıllar karbonhidrat bakımından en zengin besinlerdir. Proteinler de tepeden tırnağı vücuttaki tüm hücrelerin yapı taşı olduğu gibi beyin ve sinir sisteminin gelişimi için de büyük öneme sahiptir. Bu yüzden hamile kadınların günde 60-80 gram protein alması gerekir. Her biri iskambil kağıdı büyüklüğünde 75 gram kemiksiz et, tavuk veya balık protein kaynaklarıdır. Ayrıca nohut, mercimek ve fasulye ile pekmez, kuru üzüm, kırmızı et ve yumurta tüketilmelidir. Bunlar demir eksiğine de iyi gelen gıdalardır. Günde 2 bardak süt içilmesi bebeğe gerekli olan kalsiyumu karşılamaya yeterlidir. Kabızlığa karşı lifli gıdalardan kepekli ekmek, yulaf ezmesi, barbunya, kepekli makarnalar, kayısı, kuru üzüm, bezelye, pırasa, esmer pirinç, ahududu ve kuruyemiş de bol miktarda alınabilir. Ve elbette meyve yenilmesi, bol su içilmesi ihmal edilmemelidir.

Devamını Oku!

Read Comments

Hamilelikte yapılan testler

Hamile kaldığınızı öğrendiğinizde öncelikle yapmanız gereken kullanmaya başlamadıysanız biran önce folik asit ilacını içmeye başlamak. Gebeliğin başlamasıyla birlikte de yapmanız gereken bazı testler var. Bebeğinizin sağlıklı büyüdüğünden emin olmak için belli zamanlarda bu testleri yaptırmak zorundasınız. Hamilelik süresince yapılması gereken testler aşağıdaki gibi.
İlk vizit: 6-8. hafta Öncelikle kanda yapılan B-HCG veya idrarda gebelik testlerinin pozitif oluşu ile gebelik tanısı konulur. İlk gebelik vizitinde anne adayı adeta check-up’tan geçirilir.

• Ultrason
• Kan grubu, Rh
• Tam kan sayımı
• Kan biyokimyası
• TORCH taraması
• Tam idrar tahlili, gerekirse idrar kültür- antibiyogramı
• Servikovaginal smear testi (PAP smear testi)
• Kanama profili
• Hepatit B, Hepatit C, AIDS taraması

2. vizit: 10-13. haftalarda• Ense kalınlığı (Nuchal Translucency, NT)
• I. Trimester tarama testi

3. vizit: 16-18. haftalarda• Ultrason (anomali taraması)
• II. Trimester tarama testi (Üçlü Test, Triple Test)
• Amniyosentez (gerekirse)

4. vizit: 22-24. haftalarda• Ultrason (anomali taraması)
• Servikal kültür ve fresh testleri.

5. vizit: 24-28. haftalarda• Tam kan sayımı
• Tam idrar tetkiki
• 50 gram glukoz yükleme testi
• 28. haftada İndirekt Coombs Testi (kan uyuşmazlığı olanlarda)

6. vizit: 32. haftalarda• Genel ultrason değerlendirmeleri

7. vizit: 34. haftalarda• Genel ultrason değerlendirmeleri

8. vizit: 36. haftalarda• Genel ultrason değerlendirmeleri

9. vizit: 38. haftalarda• Ultrason (gerekirse biyofizik profil)
• NST (Non-Stres Test)
• Doppler ultrasonu (gerekirse)
• Kan biyokimyası, Tam kan sayımı, Tam idrar tahlilleri, Hbs Ag, Anti Hbs, HCV, HIV, gerekirse TORCH testleri tetkikleri tekrarı

39-42. haftalar arası izlem • Ultrason (gerekirse biyofizik profil)
• NST (38-40. haftalar arası haftada bir, 40. haftadan sonra 3 günde bir)
• Vajinal muayene (tuşe)
• Doğum işaretleri konusunda gebe bilgilendirilir ve günü yaklaşan anne adayına doğumla ilgili detaylı bilgiler verilir.

40. haftadan sonra; gebenin doğuma kadar haftada iki kez görülerek değerlendirilmesinde yarar var. 42. haftaya kadar doğumu başlamayan gebeler ise hastaneye yatırılarak doğum başlatılmalıdır.

Devamını Oku!

Read Comments

9 Mayıs 2010 Pazar

Bebek ve çocuklarda ateş

Bebek ve çocuklarda sıkça karşılaşılan buna rağmen anne ve babaları en çok korkutan şeydir ateş. Özellikle yeni doğum yapmış anneler, bebeğinin ateşlenmesi karşısında büyük telaş yaşar, eli ayağı birbirine dolaşır. Peki nedir ateş? Vücut ısısının normalin üzerine çıkmasına “ateş” deniliyor. Anne ve babalar bebek veya çocukta ateş görüldüğünde hemen hastaneye veya doktora koşarlar. Halbuki ateş bir hastalık değil, hastalık belirtisidir ve hastalıkla mücadelenin göstergesidir. Normal ateş kaç derece olmalı
Bebek veya çocuğunuz size her zamankinden daha sıcak geliyorsa, ısısını ölçerek tam bir ölçüm yapın. Çünkü cildinin sıcak olması her zaman ateşi olduğunu göstermez. Çocuklarda vücut ısısı erişkinlerden daha yüksek. Her çocuğun vücut ısısı kendine özgüdür ve gün içinde değişkenlik gösterebilir. Bu yüzden ateşi doğru değerlendirebilmek için çocuğun kendine özgü vücut sıcaklığını bilmeliyiz. Çocuğun vücut ısısı yaş, hastalıklar, aktivite, günün değişik zamanları, çevre ısısı ve giysilerine bağlı olarak değişebiliyor. Normal vücut ısısına ait sınırları belirlemek zordur. Vücut ısısını ölçmek için birden fazla yöntem vardır. Ağız içi, makat, koltuk altı veya kulaktan ölçülebilir Genel olarak makattan ölçülen normal vücut ısısı 36.1 – 37.8 C olarak kabul edilir ve akşam üstü saatlerinde makat 38.5 C’ye kadar yükselebilir. Koltuk altından ölçüldüğünde vücut ısısı 36 ile 37.2 C arasında değişir ve öğleden sonra 37.8 C’ ye kadar çıkabilir. Ağız içi ve kulaktan ölçüldüğünde ise ortalama 37 C’ dir. Yaşlar büyüdükçe vücut ısıları erişkin düzeylere doğru düşer. Ateş yükselmesi üç ayın altındaki çocuklarda, büyük çocuklara göre daha azdır.


Devamını Oku!

Read Comments

37.2 derece üstü ateş kabul ediliyor

Rektal (makattan) ölçülen vücut sıcaklığının 38 C’den ve koltuk altından ölçülen vücut sıcaklığının 37.2 C ‘den fazla olması ateş olarak kabul edilir. Rektal ateş ölçümünde dereceyi 1 dakika tutmak yeterli ama koltuk altı için bu süre 5 dakikadan az olmamalı. Koltuk altında dijital termometreler de kullanılabilir. Çocuklarda ateşe neden olan sebeplerin başında enfeksiyonlar, susuz kalma, aşırı giydirme, çevre sıcaklığının yüksek olması ve ortamdaki nemin artması gelir. Diş çıkarma da çok yüksek olmayan bir ateşe neden olabilir.Ateş saatlerce 41.7 C ‘nin üzerinde kalmadığı sürece beyin hasarına yol açmaz. Enfeksiyona bağlı ateş sürekli artmaz. Vücut sıcaklığı 41.2 C ‘nin üzerine fazla çıkmaz.Ateşin sebep olabildiği havalaler (konvülziyonlar) ailelei en çok korkutan şeydin. Davranış, bilinç, duyu ya da otonom işlevlerde değişme ile ortaya çıkan ani nöbetlere verilen isim olan konvülziyonun ateşle ortaya çıkan tipi genellikle epileptik değildir.Makattan sıcaklık doğru ölçüldüğünde vücut sıcaklığını yansıtır; ağız ve koltukaltı sıcaklıkları genellikle makattaki sıcaklıktan sırasıyla 0.6 C ve1.1 daha düşüktür.
Ateşi olduğu halde rahat olan çocuklarda ateş düşürücü ilaç kullanmak şart değildir.90 günlükten küçük bebeklerde ateş yükselmesi ciddi bir enfeksiyon belirtisi olabileceği için mutlaka doktora başvurulmalıdır. Bebeğin ateşi 38 derecenin üstüne çıkarsa acilen doktoru arayarak, hemen en yakın sağlık kuruluşuna gidilmelidir.

Devamını Oku!

Read Comments

Ateş nasıl düşürülür?

Bebeğiniz veya çocuğunuz ateşli ise öncelikle sakin olun. Öncelikle ateşli bebeğin bulunduğu ortamın ısısı 20 derece civarında olmalı. Çocuğun üzerindeki giysileri çıkarın. Ateşin hızlı yükseldiği veya çok yüksek olduğu durumlarda eller-ayaklar çok soğuyabilir; bu vücudun bir savunma mekanizmasıdır. Beyin, böbrek gibi hayati organlara daha fazla kan pompalayabilmek için hayati olmayan organlarda küçük damarlarda damar büzüşmesi yaşandığı için bu durum meydana gelir. Ellerin ve ayakların soğumasını, çocuğun titremeye başlamasını aile üşüme olarak algılayıp çocuğu örtmeye kalkışabilir. Bu yanlış uygulama ateşin daha da yükselmesine sebep olur. Bu da tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Yüksek ateşte vücut daha fazla sıvıya gereksinim duyduğundan bebeğe ya da çocuğa bol sıvı verilmelidir. Verilecek sıvı çok sıcak veya çok soğuk olmasın. Ilık suyla (29-32 C) banyo yaptırmak da iyi bir ateş düşürme yöntemidir. Bu esnada çocuk 1-2 dakika duş altında tutulup 1-2 dakika da su dışında örtülmeden tutulmalı, sonra tekrar duş aldırılmalıdır. Böylece buharlaşma sağlandığı için daha etkili olur.

Devamını Oku!

Read Comments

Sirke ve alkol, ateş düşürmez

Anne ve babalar, bebekleri veya çocukları ateşlendiğinde paniğe kapılırlar. Ve o panikle çoğu kez kulaktan dolma şeyleri uygulayarak çocuklarının ateşlerini düşüreceklerini sanırlar. Ama aslında yaptıkları hatalar, en değerli varlıkları olan çocuklarına zarar verebilir. Aşağıda, ateşli çocuklarda yapılan hatalardan birkaçı var. Lütfen bu hataları siz de yapmayın…
1- Alkol veya sirke ile vücudu silmek
2- Üşütüp hasta olur diye çocuğun elbiselerini çıkarmamak hatta daha çok giydirmek
3- Yanlış ateş düşürücü ilaç kullanmak:
a- Aşırı dozda ve ya eksik dozda ilaç kullanmak
b- Uygun aralıklarla ateş düşürücü kullanmamak
c- Duruma uygun ilaç kullanmamak
Ne zaman doktora gitmelisiniz:
• Bebeğin 3 aydan küçük olması
• Ateşin 40 derecenin üzerine çıkması
• Ağlama, inleme ve huzursuzluğun geçmemesi
• Ciltte mor döküntüler başlaması
• Zor nefes alıp-verme
• Daha önce havale geçirmesi
• Boyun kısmında sertleşme varsa
• Devamlı kusuyorsa
• Şiddetli ishali başladıysa.

Devamını Oku!

Read Comments

7 Mayıs 2010 Cuma

Sarılıkta risk ve sarılık tedavisi

Bilirubin düzeyi 20 miligramın üzerinde 24-48 saat geçecek olursa bebekte beyinde bilurubin birikmesine bağlı Kern İkterus denilen nörolojik hasar meydana gelir. Bu ne yazık ki kalıcı bir hasardır, zeka geriliği ile seyreder. Sarılığın tedavisinde çeşitli yöntemler var. Öncelikle bilrubin seviyesinin günlük takibi tedavinin ana prensibi. Bebeğin aç ve susuz bırakılması önlenmeli. Özellikle sezaryenle doğumlarda anne sütünün gelmesi 24 -48 saati bulabilir. Bu gibi durumlarda bebek uygun bir mama ile desteklenmeli. Tedavide 2.basamak Fototerapi"dir. Bu çok kolay uygulanan bir tedavi yöntemi. Tedavinin 3.basamağı Kan Değişimi"dir. Hem zor hem de riskli bir tedavi şeklidir. Bu nedenle kan değişim sınırına gelmeden bebeğin takibe alınması ve fototerapi uygulanması gerekir. Fototerapiden sonra bilurubin düzeyi normale düşer. Ancak hastaneden çıktıktan sonra tekrar bilurubinde yükselme görülebilir. Aileler bu konuda uyarılmalı birkaç kez daha bilurubin kontrolüne çağrılmalıdır.
15 günden sonra hala bilurubin düzeyinin 10.5 miligramın üzerinde seyretmesine uzamış sarılık denir. Bunun nedenleri arasında en çok görülen anne sütüne bağlı sarılıktır. Uzamış sarılıkta ilk tedavi seçeneği anne sütünün 4-5 gün süre ile kesilmesidir. Eğer bilurubin düzeyinde düşme olmazsa diğer uzamış sarılık nedenleri gözden geçirilmelidir.

Devamını Oku!

Read Comments

Bebekte sarılık ve sarılığın nedenleri

Yeni doğum yapmış annelerin başına gelebilecek en üzücü şeylerden biri de genelde önemsiz olmasına rağmen yenidoğan bebek sarılığıdır. Her yenidoğan bebekte görülme ihtimali bulunan sarılık, bir bebeğin hastaneye ilk yatış nedeni bile olabilmektedir. Sarılık önemsiz gibi görülse de bazı riskli bebeklerde ciddi olabiliyor. Kan uyuşmazlığı, düşük doğum ağırlığı ve erken doğumlarda sarılık çok dikkatli izlenerek anneler uyarılmalıdır. Sarılık, vücudumuzda bilürubin denilen bir maddenin normal sınırların üzerine çıkması ile deri ve gözde beyaz tabakanın sararmasıyla ortaya çıkan bir hastalık. Genellikle doğumdan sonraki 4-5. günlerde başlıyor ve 7-8. günlerde en yüksek seviyeye ulaşıyor. 14-15. günlerde azalarak kayboluyor. İlk sararma yüzde başlıyor sonra gövdeye, ardından da bacaklara iniyor. Cildin sararması dışında ise bir bulguya rastlanmıyor.
Sarılığın nedenleri
En sık görülen neden fizyolojik sarılıktır. Yüzde 50 ‘nin üzerinde neden budur. Bunu prematürite doğum, düşük doğum ağırlığı, rh uygunsuzluğu, grup uygunsuzluğu (ABO uygunsuzluğu), hipotroidi, yeni doğan enfeksiyonları, bebeğin aç veya susuz kalması, bilurubinin vücutta salınımı ve atılımını engelleyen doğumsal hastalıklar, enzim defektleri kalıtsal hastalıklar(crigler najjar ve gilbert sendromu gibi), bazı ilaçların yüksek doz uygulanması (k vitamini sulfanamid diazem gibi), nne karnında bebeğin geçirdiği hastalıklar (torch gibi), hepatit, safra yollarını tıkayan hastalıklar ve diyabetik anne çocuğu gibi nedenler izliyor.


.
Devamını Oku!

Read Comments

6 Mayıs 2010 Perşembe

Yenidoğan bebek ile ilgili merak edilenler

Yenidoğan bebeklerin, yaşamdaki ilk günleri, anneler için yaşamlarının en mutlu ancak bir o kadar da en zor günleridir. Bebekte görülen en küçük bir değişiklik dahi, anneyi korkutur, endişelendirir. Yenidoğan bebeklerde sıkça karşılaşılan bazı durumlar vardır. Bu durumlarla ilgili olarak doktorlar, anne ve babalara şu bilgileri veriyor:

Bebekte kırmızı döküntüler var: Yenidoğan bebeğin hayattaki ilk haftasında, özellikle ilk iki günde vücudunda ortası beyaz kırmızı benekler şeklinde bir döküntü görülebilir. Toksik eritem denilen bu döküntü tamamen masumdur ve tedavi gerektirmeden geçer. Ancak bebeklerde farklı döküntüler de olabilir, bunların ayırımını bebek doktoru yapmalıdır
Bebeğin göğsünde şişlik var: Yenidoğan bir bebekte anneden geçen hormonlara bağlı olarak bazı özellikler görülebilir. Bunlardan biri meme dokusundaki şiş görünümdür. Herhangi bir zararı yoktur ve kendiliğinden geçecektir. Ancak dağılsın diye ovmak, masaj yapmak çok tehlikelidir, abse oluşumuna neden olabilir. Yine aynı şekilde annenin hormonlarının etkisiyle kız bebeklerde vajinal akıntı hatta kanama görülebilir, bazen göğüslerden süte benzer bir salgı gelebilir. Bunların hiçbiri için endişelenmeye gerek yoktur. Zira tamamen normal bulgulardır. Bebeğin sırtında ve kalçasında morluk var: Mongol lekesi adı verilen bu lekeler de tamamen normaldir ve zamanla kaybolacaktır. Bebek sık sık sıçrıyor, irkiliyor: Bebeklerde ilk 6 ayda irkilme (Moro) refleksi denilen normal bir refleks var. Ani bir ses veya pozisyon değişikliğinde bebeğiniz irkilecek, kollarını açarak tepki verecek. Bu, olması gereken normal bir reflekstir ve 6 ay içinde kaybolacaktır. Bebeğin yeterince emdiği, doyduğu nasıl anlaşılır: Bunu anlamanın en doğru yolu rutin kontrollerde yeterince kilo almasıdır. Ancak ilk aydaki artışı değerlendirirken, ilk 15 gün önce biraz kayıp olacağı, yaklaşık 15 günde doğum kilosuna geri geleceği ve bundan itibaren kilo alacağı unutulmamalı. Doktor muayenesine gitmeden öncesinde ise eğer bebeğiniz günde 8-10 defa bezini ıslatıyorsa, 2-4 defa kakasını yapıyorsa ve emzirme sonrası mutlu görünüyorsa doyduğunu anlayabilirsiniz.

Devamını Oku!

Read Comments

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Bebeği memeden kesme

İlk kez bebek sahibi olan tecrübesiz annelerin merak ettiği konulardan biri de, bebeğini ne kadar süre emzirmesi gerektiğidir. Asıl zor olanı ise meme düşkünü bebeği anne sütünden ayırmaktır. Emzirme, anne ve bebek arasında kurulan en güçlü iletişim, bağ ve özel dakikalardır. Bu yüzden memeden kesme her iki taraf için daha da zordur. Uzmanların yıllardır söylediği şey, bebeğe ilk 6 ay sadece anne sütü vermek, sonraki aylar da bir yaşına kadar ek besinlerin yanı sıra anne sütüne devam etmektir. Bir yaşından sonra duruma ve isteğe göre anne sütü kesilebilir veya iki yaşına kadar sürdürülebilir. Anne sütünün 6. aydan sonra besleyiciliği azalır. Bebeğin artık katı gıdalara da alışması gerektiği için artık memeden yavaş yavaş kesme zamanı gelmiştir. Bebek kendiliğinden memeyi reddederse anne için kesme kararı diye bir sorun yaşanmaz. Ama bebek memede mutlu ise ve emmeye devam ediyorsa bu süreç anne için sancılı ve kargaşalı geçebilir. Memeyi bıraktırmanın tam bir zamanı yoktur. Bebek günlük öğünlerini düzenli alıyor, uyku uyuyor ve anne de emzirmek istiyorsa iki yaşına kadar emzirme sürebilir. Ama bebek anne sütü dışında beslenmeyi reddediyor, sürekli emmek istiyor ve kilo alımı azalıyorsa ya da gece boyu sadece anne göğsünde olmak için sık sık uyanıyor, bu anne için sağlık sorunu yaratıyorsa 6 aydan sonraki herhangi bir dönemde de memeden kesme kararı alınabilir. Uzmanlar sütten kesme için en doğru zamanın genellikle 1 yaş sonrası olduğunu söylüyor. Ancak taşınma, ayrılık, hastalık dönemleri ile diş çıkarma, bakıcı değişim süreci meme kesme için uygun dönemler değildir. Öncelikle bebeğe verdiğiniz sütü azaltın, başta gündüzleri bir, iki emzirme atlanarak daha sonra da gündüz emzirmesni kesin. Yalnızca akşamları uykuya dalarken veya uyumadan önce emzirilerek, anne ile bebek arasındaki bağ devam ettirilir. Bebeği memeden kesme kararı alan anne sabırlı olmalı, bebeğini daha sık kucaklayıp okşamalı, daha çok oyun oynamalı.
Devamını Oku!

Read Comments

4 Mayıs 2010 Salı

Erkek ve kız bebek boy kilo tablosu

Yenidoğan bir bebeğin ortalama ağırlığı 3000-3500 gram arasındadır. İkinci ve üçüncü çocukların doğum kilosu birinciden, erkeklerinki kızlardan daha fazladır. Tüm bebekler ağırlıklarının bir bölümünü, doğduktan bir hafta sonra kaybederler. Bebekler ilk 6ayda 6001000 gram, sonraki 6 ayda da 400-600 gram kilo alır. iki yaşından büyük çocuklarda normal vücut ağırlığını hesaplamak için yaş x 2 + 8 formülü kullanılabilir. Doğumda boy uzunluğu 48 ile 52 santimetre arasında değişiyor. Bebekler ilk yaş sonunda doğum boylarının yarım katı olan 75 santimetreye, 4 yaşında iki katına ulaşırlar. İki yaşından büyüklerde boy uzunluğunu Yaş x 5 + 80 formülnü kullanarak bulabilirsiniz.
Baş çevresi doğumda ortalama 35 santimetre civarında olur. 6. ay sonunda 43 santimetreye, 1 yıl sonra da 46 santimetreye ulaşın. Yenidoğan bebeklerde baş ve göğüs çevreleri eşittir. Anne ve babalar yeni doğan bebeklerinin gelişimi konusunda çok meraklı ve heyecanlıdırlar. Rutin doktor kontrolleri dışında da kendileri boy ve kilo ölçmek isterler. Aşağıda kız ve erkek bebekler için hazırladığımız boy kilo tabloları var. Kız ve erkek bebeklerin en düşük boy, en yüksek boy, en düşük kilo, en yüksek kilo aralıklarını, ay ay bulabilirsiniz.

1 - 12 aylar arası erkek bebekleri için Boy Kilo çizelgesi

En düşük

En yüksek

1 aylık bebek

3000 g - 51 cm

5750 g - 59.5 cm

2 aylık bebek

3600 g - 53 cm

6600 g - 62.5 cm

3 aylık bebek

4150 g - 55 cm

7500 g - 65 cm

4 aylık bebek

4600 g - 57 cm

8250 g 67.5 cm

5 aylık bebek

5100 g - 58 cm

9000 g - 70 cm

6 aylık bebek

5500 g - 60 cm

9600 g - 72.5 cm

7 aylık bebek

6000 g - 62 cm

10250 g - 75 cm

8 aylık bebek

6300 g - 63 cm

10900 g 77 cm

9 aylık bebek

6700 g - 64.5 cm

11300 g - 78.5 cm

10 aylık bebek

6950 g - 66 cm

11900 g - 80 cm

11 aylık bebek

7200 g - 67.5 cm

12200 g - 81.5 cm

12 aylık bebek

7450 g - 68.5 cm

125000 g 82.5 cm

1 - 12 aylar arası kız bebekleri için Kilo Boy çizelgesi

En az

En fazla

1 aylık bebek

2950 g - 50 cm

5400 g - 59 cm

2 aylık bebek

3500 g - 52.5 cm

6400 g - 62 cm

3 aylık bebek

4000 g - 54 cm

7200 g - 64.5 cm

4 aylık bebek

4500 g - 56 cm

8000 g - 67.5 cm

5 aylık bebek

5000 g - 57.5 cm

8700 g - 70 cm

6 aylık bebek

5400 g - 59 cm

9250 g - 72 cm

7 aylık bebek

5800 g - 60.5 cm

9800 g - 73 cm

8 aylık bebek

6150 g - 61.5 cm

10350 g - 75 cm

9 aylık bebek

6500 g - 62.5 cm

10800 g - 77 cm

10 aylık bebek

6750 g - 63.5 cm

11200 g - 78.5 cm

11 aylık bebek

7000 g - 65 cm

11700 g - 79.5 cm

12 aylık bebek

7200 g - 66 cm

12000 g - 81 cm





Devamını Oku!

Read Comments

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Büyüme geriliği nasıl anlaşılır ve tedavisi

ebek veya çocuklarda büyüme geriliği olduğu yönündeki teşhis, iki büyüme hormonu uyarı testi uygulanarak konuluyor. Test sonuçlarına göre çocuğun değerleri, belirli değerlerin altında ise büyüme hormonu eksikliğinden söz ediliyor. Beyinle ilgili herhangi bir sorun olup olmadığına da bakılıyor. Eğer bir sorun yoksa bebek veya çocuğa büyüme hormonu eksikliği teşhisi koyuluyor. El bilek grafisi de olumsuz sonuç veriyorsa tam teşhis tam konuluyor ve büyüme hormonu verilmeye başlanıyor. Büyüme hormonu için hastaya hiçbir yan etkisi olmayan ilaçlar veriliyor. Söz konusu ilaçların parasını devlet karşılıyor. Büyüme hormonu eksikliği tedavisine başladıktan sonra ilk yıl her ay bir santimetreden başlamak üzere ilk yıl 10-12 santimetre, ikinci sene, 7-9, üçüncü sen 6-7 santimetre uzama gerçekleşiyor. İlaç gece yatmadan önce alınıyor.

Çünkü; büyüme hormonu, uykunun en derin olduğu dönemde salgılanıyor. Büyüme hormonu tedavisi; kemikleşme noktaları kapanana kadar devam ediyor. Erken teşhis, her hastalıkta olduğu gibi büyüme geriliğinde de çok önemli. Bu nedenle bebek veya çocuğunuzu dikkatli izlemeniz öneriliyor. Büyüme hormonu eksiği olan bebek veya çocuklarda genellikle; boy kısalığı, olgun insan yüzü, ince ses ve karın bölgesinde yağlanma, erkek çocuklarda mikro penis, uzayan sarılık, yenidoğan döneminde de kan şekeri düşüklüğü, çıkık ve geniş alın gibi belirtilerle anlaşılıyor. Teşhis ne kadar erken konulursa, çocuğunuzun boy kaybı da o kadar azalıyor. Ama hastalık ergenlik döneminde fark edildiğinden tedaviye de geç başlanıyor. Diğer yandan büyüme hormonu eksikliği görülme sıklığı 4 binde 1 olduğu için hemen telaşlanmayın.

Devamını Oku!

Read Comments

2 Mayıs 2010 Pazar

Bebek ve çocuklarda büyüme geriliği

Eğer bebeğiniz veya çocuğunuz varsa gelişme dönemini çok iyi izlenemeniz gerekiyor. Bebek ve çocuklarda büyüme geriliği birçok hastalığın habercisi olabilir. Uzmanlar, gelişim takibinde üç döneme dikkat çekiyor ve aileleri bu dönemlerde dikkatli olmaya davet ediyor.

Söz konusu dönemler; süt çocukluğu, oyun çocukluğu ve ergenlik dönemi diye sıralanıyor. Çocuklar en hızlı süt çocukluğu döneminde büyüyor. İlk 1 yaşta toplam 25 santimetre büyüyor, ağırlığı 3’e katlanıyor. Süt çocuğunun ikinci yaşında, çocuk 12 santimetre büyüyor ama kilo alımı biraz daha düşüyor. Ergenlik dönemine kadar da; yani oyun çağı, okul çağı döneminde yılda 4ila 7 santimetre arasında büyüyor. İkinci hızlı dönem, ergenlik döneminde de erkek çocuklar toplam 25-28 santimetre, kız çocukları ise 20-25 santimetre kadar uzuyor. Kız çocuklarının ergenliği en erken 8, erkeklerin ergenliği de en erken 9 yaş civarında başlıyor. Türk çocukları için yapılmış çalışmalar göre ise; kız çocukları için 10, erkek çocukları için de 11-12 yaşlarıdır. Kız çocuklarında yılda 8 santimetre, erkeklerde ise 9-10 santimetre olmak zorunda.
Büyüme geriliği nasıl anlaşılır? Doktorlar, yukarıda saydığımız ölçüleri takip eden anne-babaların, bir şeylerin yolunda gitmediğini kolaylıkla anlayabileceğini söylüyor. Eğer çocuk ergenliğe kadar yılda ortalama 4 santimetreden daha az büyüyorsa mutlaka bir çocuk doktoruna gidilmelidir. 4 santimetre şartına ilaveten çocuk kemik yaşı takvim yaşına göre 2 seneden fazla geriyse, anne-baba uzun ama çocukta anne-babaya oranlandığında kısalık varsa, işte o vakit büyüme hormonu eksikliğinden söz edilebilir.

Devamını Oku!

Read Comments

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Bebek alerjisi

Ek gıdaya geçiş sürecinde anneleri en çok korkutan şey, bebeğe hangi besini verip, hangi besini vermeyeceğidir. Zira kimi yiyecek ve içecekler bebekte alerjik reaksiyona neden olabilir. Ciddi sağlık sorunlarına neden olabilen alerjiye karşı annelerin çok dikkatli olması, özellikle sabıkalı besinlerden bir süre uzak durması gerekir. Besin alerjisi, besinlerde bulunan proteinlerin, vücutta bağışıklık sisteminin uyarılmasına neden olmasıdır. Uyarılan bağışıklık sistemi ise besine karşı bağışıklık yanıtı oluşturur ve alerji meydana gelir. Günümüzde çocukların yüzde 5’inde herhangi bir besine karşı alerji vardır.

Süt, mısır, baklagiller, yumurta ve soya, alerjik etki gösteren besinler içindedir. Yine çavdar, çikolata ve çilek de alerjiye neden olabilir. Bazı bebeklerde en sık rastlanılan alerji türü, inek sütüyle ilgilidir. Bu nedenle bebeklere 1 yaşından önce inek sütü verilmesi tavsiye edilmez. İnek sütü bazlı bebek mamaları da aynı soruna neden olabilir. Alerjiyle birlikte bebekte bulantı, kusma, iştahsızlık ve ishal başlar. Bebek ve çocuklarda sıkça görülen alerjiye en sık neden olan bir diğer besin ise yumurta beyazıdır. Dolayısıyla ek besinlere başlandığında bebeğinize sadece yumurta sarısı verin. Yumurta beyasını bir yaşına kadar vermeyin. Besin alerjisinde bebekte deri döküntüsü, gözlerde kaşıntı, dışkıda kan, öksürük ve solunum sıkıntısı da görülebilir.

Devamını Oku!

Read Comments